Helenistik Düşünce Ne Demek? Eğitimin Felsefi Köklerine Yolculuk Bir eğitimcinin en büyük keşfi, öğrenmenin sadece bilgi aktarmak değil, insanın kendini dönüştürme süreci olduğunu fark etmesidir. Öğrenmek, bir aklın başka bir akla dokunması, bir kavramın bir yaşam biçimine dönüşmesidir. Helenistik düşünce, bu dönüşümün en derin tarihsel köklerinden biridir. Antik dünyanın bilgi anlayışını, insanın kendini tanıma ve dünyayı anlamlandırma çabasını şekillendiren bu düşünce geleneği, bugün bile sınıfın içinde, öğretmenin sesinde, öğrencinin merakında yankılanır. Peki, Helenistik düşünce ne demek? Bu yazıda, bu soruyu felsefi, pedagojik ve toplumsal boyutlarıyla ele alacağız. Helenistik Düşüncenin Temelleri: İnsan ve Bilgi Arasındaki Diyalog Helenistik dönem, M.Ö. 4. yüzyıldan…
Yorum BırakGünlük Yayınlar Yazılar
Bir Yolculuk Olarak Staj: Güverte Stajı Ne Kadar Sürer? Bir filozofun gözünden bakıldığında, zaman yalnızca ölçülen bir şey değil, yaşanan bir süreçtir. Güverte stajı da böyle bir süreçtir; takvimle sınırlandırılmış bir görev değil, insanın denizle, emekle ve kendisiyle kurduğu bir ilişkinin sahnesidir. “Güverte stajı ne kadar sürer?” sorusu, yüzeyde basit bir bilgi isteği gibi görünür; ancak derinlemesine düşünüldüğünde, emek, öğrenme ve varoluş arasındaki bağı anlamamızı sağlayan felsefi bir kapıdır. Ontolojik Boyut: Varlığın Öğrenme Yolculuğu Ontolojik olarak staj, “olma” hâlinin bir biçimidir. Henüz tam anlamıyla denizci olmayan, ama denizci olma yolunda ilerleyen bir öğrencinin varoluşsal aralığıdır. Güverte stajı genellikle 12 ay,…
Yorum BırakGüvensizlik Ne Oluyor? Edebiyatın Derin Katmanlarında Bir Yalnızlık Hikâyesi Bir Edebiyatçının Girişi: Kelimelerin Gücü Üzerine Edebiyat, kelimelerin yalnızca anlamını değil, yankısını da taşır. Her sözcük, bir duygunun, bir deneyimin, bir iç çatışmanın izidir. Güvensizlik kelimesi de böyledir; kısa ama derin, sessiz ama sarsıcı. Bir edebiyatçı için güvensizlik, yalnızca bir ruh hâli değil, anlatının kalbinde atan bir sessizliktir. Çünkü güvenin olmadığı yerde, karakterler susar, hikâyeler eksilir, dil bile kendi kendine yabancılaşır. Edebiyatın büyüsü, insanın en kırılgan yanlarını görünür kılabilmesindedir. Güvensizlik de o görünmeyen yaralardan biridir; bir romanın satır aralarında, bir şiirin sessizliğinde, bir karakterin iç monoloğunda gizlidir. Edebiyatta Güvensizlik Teması: Kırılmış…
Yorum BırakDağ Keçisi Keçi mi? Toplumun Dağlarında Dolaşan Kimlikler Üzerine Sosyolojik Bir Analiz Bir sosyolog için doğadaki her metafor, toplumun görünmez yapılarının bir yansımasıdır. “Dağ keçisi keçi mi?” sorusu kulağa biyolojik bir merak gibi gelse de, aslında sosyolojik açıdan çok daha derin bir anlam taşır. Çünkü toplum da tıpkı doğa gibi, benzer görünen ama farklı işlevlere sahip kimliklerle doludur. Dağ keçisi, sıradan bir keçiden daha çevik, daha yalnız, daha dirençlidir. O yükseklerde yaşar; sınırları zorlar, düşmemek için tırmanır. Bu bakışla, dağ keçisi aslında insanın toplumsal konumuna dair bir alegoridir: kimilerimiz düz arazide sürüyle yaşar, kimilerimizse yalnızca dağ başında nefes alabilir. Toplumun…
Yorum BırakKaplan Zeki mi? Farklı Bakış Açılarıyla Doğanın En Gizemli Avcısını Anlamak Hayatta bazı sorular vardır ki, cevapları yalnızca “evet” ya da “hayır” değildir. Onlar, bizi düşünmeye, tartışmaya ve farklı açılardan bakmaya davet eder. Bugün sizlerle tam da böyle bir sorunun peşine düşüyoruz: Kaplan gerçekten zeki mi? Bu sorunun cevabı, bakış açınıza göre tamamen değişebilir. Gelin, hem verilerle konuşan objektif bir gözle hem de duygularla dokunan toplumsal bir perspektifle bu soruyu birlikte inceleyelim. Veri Odaklı Yaklaşım: Kaplanın Zekâsı Sayılarla Ölçülür mü? Kaplanlara dışarıdan baktığımızda, onları güçlü pençeleri, çevik bedenleri ve etkileyici görünümleriyle hatırlarız. Ancak hayvan davranışları üzerine yapılan bilimsel araştırmalar, zekânın…
Yorum BırakKanın Pıhtılaşmasını Sağlayan Kan Hücreleri: Biyolojiden Toplumsal Adalete Bir Yolculuk Bazen bir bilim konusu, toplumsal meselelere ışık tutabilir. “Kanın pıhtılaşmasını sağlayan hücreler nedir?” sorusu, ilk bakışta yalnızca biyolojiye aitmiş gibi görünebilir. Ama biraz derine indiğimizde, bu küçük hücrelerin toplumsal dayanışma, eşitlik, çeşitlilik ve birlikte hareket etme gibi büyük kavramlarla ne kadar benzeştiğini fark ederiz. Gelin, bugün pıhtılaşmanın bilimsel boyutunu toplumsal mercekten inceleyelim. Trombositler: Vücudun Küçük Ama Güçlü Aktivistleri Kanın pıhtılaşmasında başrol oynayan hücreler trombositlerdir. Halk arasında “kan pulcukları” olarak bilinen bu minik hücre parçacıkları, damar duvarı zarar gördüğünde hemen alarma geçer. Hasarlı bölgeye koşar, birbirlerine kenetlenir ve bir “pıhtı” oluştururlar.…
Yorum BırakAhu Gözlü Ne Demek? Felsefi Bir Perspektiften İnceleme Felsefi bir bakış açısıyla insan, dünya ve anlam arasındaki ilişkiyi keşfederken, her kelime aslında daha derin bir felsefi anlam taşır. “Ahu gözlü” gibi ifadeler, sadece dış görünüşü tanımlamakla kalmaz, aynı zamanda insanın varoluşuna dair çok daha büyük soruları gündeme getirir. Ahu gözlü olmak ne demektir? Bu ifadeyi sadece fiziksel bir güzellik olarak mı algılamalıyız, yoksa daha derin, etik ve ontolojik boyutları olan bir anlamı mı vardır? İşte tam bu noktada felsefi düşünceler devreye girer. Bu yazıda, “Ahu gözlü” ifadesini etik, epistemoloji ve ontoloji perspektiflerinden tartışarak, bu terimin anlamını keşfedeceğiz. Etik Perspektiften Ahu…
Yorum Bırak3 Ocak’ta Güneş’e En Yakın Noktadayken Neden Kış Yaşarız? Bir Tarihçinin Gözüyle Kozmik Bir Paradoks Bir tarihçi olarak geçmişin izlerini sürerken, bazen gökyüzüne bakmak gerekir. İnsanlık tarihi yalnızca savaşlar, imparatorluklar ya da devrimlerle değil, aynı zamanda doğa olaylarının insan üzerindeki etkileriyle de şekillenmiştir. Tarih boyunca toplumlar, gök cisimlerinin hareketlerini anlamaya çalışmış, mevsimleri takip ederek tarım, göç ve yaşam biçimlerini buna göre düzenlemiştir. Bugün hâlâ bu kadim gözlemlerle bağlantı kurarken, bir soruyla karşılaşırız: 3 Ocak’ta Dünya Güneş’e en yakın konumda olmasına rağmen neden kış mevsimini yaşarız? Tarih Boyunca Güneş’in Gücü ve Yanılsama Antik uygarlıklar için Güneş, hayatın kaynağıydı. Mısır’da Ra, Mezopotamya’da…
Kan Kanseri Tahlilde Çıkar mı? Bir Hikâyenin İçinden Gerçeğe Yolculuk Hayat bazen hiç beklemediğin bir anda sana sorular sordurur. “Acaba bir şeyim mi var?” ya da “Bu yorgunluk normal mi?” diye düşünürsün. İşte bugün sana tam da böyle bir hikâye anlatmak istiyorum. Bu, sadece bir hastalığın değil, insan ruhunun da hikâyesi. Biraz umut, biraz korku, biraz da sevgiyle örülü… Çünkü “kan kanseri tahlilde çıkar mı?” sorusu yalnızca bir tıbbi merak değildir; çoğu zaman sevdiğin biri için attığın telaşlı bir adım, bir dostun gözündeki endişe ya da kendi hayatına yeniden sarılmanın başlangıcıdır. Bir Hikâye: Elif ve Murat’ın Yolculuğu Elif 32 yaşında…
Yorum Bırakİlerleme Katetmek Ne Demek? Hayatın Komik Maratonuna Hazır Ol! Hayat dediğimiz şey aslında dev bir labirent gibi: bazen ileri gittiğini sanırken duvara toslarsın, bazen de yanlış yoldan gidip bir anda hedefe varırsın. İşte tam da bu yüzden “ilerleme katetmek” dediğimiz kavram, sadece adım atmak değil; bazen kahkaha atarak, bazen düşe kalka, bazen de “Nereye gidiyorum ben ya?” diyerek yol almaktır. Hazırsan, bu kelimenin altını birlikte mizahla dolduralım! İlerleme Katetmek: Sadece Yürümek Değil, Düşe Kalka Dans Etmektir Önce bir tanım yapalım: İlerleme katetmek, bir hedef doğrultusunda adım adım yol almak, gelişmek, büyümek ve bir noktadan daha ileriye gitmektir. Ama gel bunu…
Yorum Bırak