İçeriğe geç

Göz atmak ne demek TDK ?

Göz Atmak Ne Demek TDK? Bir Siyaset Bilimcinin Güç ve Algı Üzerine Notları

Bir siyaset bilimci olarak, bazen en sıradan görünen kelimeler bile iktidar ilişkilerinin ve toplumsal düzenin incelikli örüntülerini ortaya çıkarabilir. “Göz atmak” gibi basit bir ifade bile, bir toplumun bilgiye, güce, vatandaşlığa ve katılıma nasıl yaklaştığını yansıtır.

Türk Dil Kurumu’na göre “göz atmak”, bir şeye kısa süreyle bakmak, üstünkörü incelemek anlamına gelir. Ancak siyaset biliminin merceğinden bakıldığında bu tanım, çok daha derin bir metaforu içinde taşır: iktidarın nasıl işlediğini ve bireyin bu yapının neresinde durduğunu.

Dil, Güç ve İktidarın Görünmeyen Alanı

Toplumsal yaşamın temellerini oluşturan dil, yalnızca bir iletişim aracı değil; aynı zamanda iktidarın en sessiz ama en etkili aracıdır. “Göz atmak” fiili, bu anlamda siyasal bir eylemdir: Bir şeye “göz atmak”, tam anlamıyla hâkim olmak değil, yüzeysel bir farkındalıkla yetinmektir. Modern iktidar mekanizmaları da benzer şekilde işler: Vatandaşların bilgiye “göz atmasına” izin verir, ancak onun derinliklerine nüfuz etmesine engel olur. Bu, demokratik toplumların görünürdeki özgürlükleri ile derin yapısal sınırları arasındaki çelişkinin dilsel bir izdüşümüdür.

Bir hükümetin basın özgürlüğü politikası, bir kurumun şeffaflık raporu ya da bir medya söylemi… Hepsi, bireyin sadece “göz atmasına” izin verir; görmesini, sorgulamasını değil.

Peki, bu durumda vatandaş gerçekten “bilgilendirilmiş” midir, yoksa yalnızca “bilgiye maruz kalan” bir özne mi?

Kurumlar ve Vatandaşlık Arasında: Görmenin Siyaseti

Siyaset bilimi açısından “göz atmak”, bir eylemden çok bir tutumdur. Vatandaşın devlete, medyaya, ideolojiye ya da sistemlere nasıl “baktığı”, o toplumun demokratik olgunluğunu belirler. Kurumlar da bu bakışın sınırlarını çizer. Yasalar, medya düzenleri, eğitim politikaları, vatandaşın “görme biçimlerini” şekillendirir. Birey, çoğu zaman bilinçsiz bir biçimde, kendisine sunulan çerçevenin dışına çıkmadan “göz atar”.

Vatandaşlık bilinci, burada kritik bir kavramdır. Çünkü vatandaş, sadece bakmakla yetinmez; aynı zamanda görmek, anlamak ve sorgulamak ister.

Ancak neoliberal düzenin yüzeysel bilgi bombardımanı altında, vatandaşlık çoğu zaman “tıklayıp geçmek” ile sınırlı bir eyleme dönüşmüştür.

Sorulması gereken provokatif bir soru şudur:

Artık politik farkındalığımız bile “göz atmalık” mı hale geldi?

Erkeklerin Stratejik, Kadınların Katılımcı Bakışı

Siyasal analizlerde cinsiyet temelli yaklaşımlar, güç dinamiklerini anlamada büyük önem taşır.

Erkekler, tarihsel olarak stratejik, sonuç odaklı ve güç merkezli bir siyasal akıl yürütme biçimine yönlendirilmiştir. Onlar için “göz atmak”, çoğu zaman bilgi toplama, konum belirleme veya çıkar analizine dayanır.

Bu, Weberyen anlamda “rasyonel otorite”nin yansımasıdır: Bakmak, değerlendirmek, karar almak.

Kadınlar ise demokratik katılımın, toplumsal etkileşimin ve duygusal zekânın taşıyıcılarıdır. Kadınların “göz atışı”, bir güç hamlesinden ziyade bir ilişki kurma biçimidir. Onların bakışı, sistemin dışında bırakılanların sesini duymayı, temsiliyetin eşitliğini ve adaletin insanî yönünü görmeyi amaçlar.

Bu farklılık, siyasal alanın hem analitik hem de etik boyutuna yeni bir derinlik kazandırır. Çünkü bir toplum ancak hem güç hem empati ekseninde bakmayı başarırsa, gerçek bir demokrasiye yaklaşabilir.

İdeoloji ve Görmenin Sınırları

Her ideoloji, bireylere nasıl “bakmaları” gerektiğini öğretir.

Kapitalist ideoloji, vatandaşa sürekli “göz atmasını” ama asla derinlemesine düşünmemesini telkin eder.

Otoriter rejimler, “bakma” hakkını bile seçici biçimde tanır.

Liberal demokrasilerde ise görünürdeki özgürlük, bilgi fazlalığıyla maskelenir; birey her şeye göz atabilir ama hiçbir şeyi tam olarak göremez.

Bu nedenle “göz atmak” ifadesi, modern ideolojilerin en masum ama en güçlü metaforlarından biridir. Bakışın sınırları, iktidarın sınırlarını belirler.

Bir birey neye, ne kadar, nasıl bakabiliyorsa; o kadar özgürdür.

Sonuç: Göz Atmak mı, Görmek mi?

TDK’ya göre anlamı basit olan “göz atmak”, aslında çağdaş siyasal düzenin aynasıdır.

Küresel medya, dijital gözetim, hızlı tüketilen haberler ve yüzeysel tartışmalar çağında, hepimiz bilgiye “göz atıyoruz” — ama acaba gerçekte görüyor muyuz?

Demokratik katılım, bakışın derinleşmesiyle mümkündür.

Vatandaş artık sadece “bakarak” değil, “görerek” var olmalıdır.

Görmek, yüzeyselliğin ötesine geçmektir; eleştirmektir, anlamaktır, değiştirmektir.

O halde şu soruyu sormak gerekir: Biz gerçekten siyasete mi katılıyoruz, yoksa sadece demokrasiye “göz mü atıyoruz”?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
elexbet yeni adresivdcasino girişbetexper güncelsplash